Ömer Çavuşun hikayesini bilir misiniz?
Ömer Çavuşun hikayesini bilir misiniz?
Düşmanın Ankara Haymana’ya kadar geldiği bir sırada “Ya İstiklal Ya Ölüm” düsturuyla 26 Ağustos’ta Büyük Taarruza kalkmış Kuvai Milliyenin garip Çavuş’u Ömer'in hikayesidir.
Düşmanın Ankara Haymana’ya kadar geldiği bir sırada “Ya İstiklal Ya Ölüm” düsturuyla 26 Ağustos’ta Büyük Taarruza kalkmış Kuvai Milliyenin garip Çavuş’u Ömer'in hikayesidir.
Ömer, Yusuf, Ziya ve Ahmet 4 kardeştir. 1.Dünya savaşı patlak verdiğinde seferberlik Ömer, Yusuf ve Ziya yı orduya çağırır, 9 yaşında ki Ahmet ise yaşı küçük olduğu için gidemez evde kalır. Aylarca ağladığı söylenir.
Sivas'ın Yörük Koyuncular köyünden çıkan 3 kardeş Çanakkale cephesinde düşmanla çarpışır. 1914 te başlayan savaş hemen bitmez, 4 yıl sürer. Ömer Çavuş savaşın sonunu gazi olarak görürken Yusuf ve Ziya Çanakkale de şehit olur. İki kardeşini vatan toprağına katık etmiş ama Gazi Ömer için savaş bitmemişti. 1914 te savaşmaya başlamış ancak 8 yıl sonra 1922 de Gazi Mustafa Kemal İzmir’e girene kadar yarı aç yarı tok cepheden cepheye koşmuştu. Gün olduğunda savaş bittiğinde köyüne döndüğünde ne anası onu tanıyabilecekti, ne Ömer Çavuş bırakıp gittiği köyü.
Ömer Çavuş, Ankara Polatlı da askeri garnizonda taarruz için hazırlık içindeyken; düşman İngiliz bayrağı altında İstanbul’da Türkleri Anadolu’dan atma planları yapmaktaydı.
Osmanlı tam bir acz içinde. Padişah VI. Mehmet Vahdettin; düşmanla işbirliği yaparak, saltanatını kurtarma derdindeydi. Anadolu’da kurtuluş mücadelesinin başında bulunan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında, idam fermanı bile yayınlamıştı.
İstanbul’dan yayın yapan mütareke basınında; tam bir teslimiyet ve ihanet hâkimdi. Peyâm-ı Sabah’ın 29 Nisan 1920 tarihli başlığı; "Mustafa Kemal isyancıdır, cezası ağır olmalıdır". İhanetin güçlü kalemlerinden Refi’i Cevat; "Türkler kendi güçleriyle adam olamaz, İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak" demişti, İngiltere’de istifa eden Başbakan Boris Johnson’ın büyük dedesi Ali Kemal ise; "Padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı, Mustafa Kemal denen şakiye haddini bildirecektir" şeklindeki bozguncu yazılarına hız vermişti.
Gazi Mustafa Kemal Kuvâ-yi Milliye ordusunu kurarak Türk milletinin kurtuluşunu hayal etmekteydi. O’nun gibi her Türk; Anadolu'nun Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Ermeni birliklerince işgal edildiği ve Mondros Mütarekesi ile ağır koşulların dayatıldığı dönemde çeşitli yörelerde Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı günlerde doğan bu millî direnişin ateşi ile yanmaktaydı.
Düşmanın Ankara Haymana’ya kadar geldiği bir sırada “Ya İstiklal Ya Ölüm” düsturuyla Türk halkı 26 Ağustos’ta Büyük Taarruza kalkmış ve Anadolu’yu düşmandan geri almıştı.
İşte Kuvai Milliyenin garip Çavuş’u Ömer, ayağında bot yok, potin yok, yarı aç yarı tok Allah Allah diyerek Yunanı İzmir’de denize dökerek Zafere dünya gözüyle kavuşmuştu.
Asker İzmir’e girmişti, marşlar, bayraklar şenlik vardı İzmir sokaklarında. Her şey kontrol altına alınıyordu. Gazi Paşa rahatlamış müzakere yolunun açık olduğu mesajlarını veriyordu. Savaş bitmiş, Türk halkı üzerinde ki kara bulutlar dağılmıştı. Tam bu günlerde Mustafa Kemal Paşa, Ömer Çavuşun olduğu birliğe ziyarete gelmişti. Askerler ip gibi dizildi, selamlar verildi. Moraller yüksek, sesler olabildiğince gürdü. Tekmiller verildi ve herkes sustu. Paşa yürümeye başladı, çıt yoktu. Asker nefes dahi almıyordu. Tek duyulan Paşa'nın yürürken çizmesinin çıkardığı gıcırtıydı. Gazi Paşa üç adım attı ve tamda Ömer Çavuşun önünde duru verdi. Ömer Çavuş tir tir titremeye başlamıştı, gözlerinin baktığı noktada Mustafa Kemal ona doğru dönmüş duruyordu. - Sen, dedi. Ömer Çavuş kitlenmişti. Dünya durmuş, Ömer Çavuş donmuştu. Saniyeler geçiyor Ömer Çavuş tekmil veremiyordu. Paşa bir gözünü kısıp başını hafif eğerek - çocuk, dedi.
-Ömer Çavuş, Sivas Emredin Paşam.
Mustafa Kemal: -Neresinden Sivas’ın
- Sivas merkeze bağlı Türkmen Koyuncular Köyü Paşam.
Mustafa Kemal: -Ne zamandır ayrısın memleketinden
-8 yıldır Paşam. 3 kardeş çıktık köyümüzden, 2 kardeşimi Çanakkale’de vatana kattık. Benim canımda feda olsun.
Gazi Paşa elini Ömer Çavuşun omzuna koyarak dinlemeye devam edecekti. Ömer Çavuş, çekik gözlü, kavruk buğday tenli, uzun boylu, iri omuzlu kaslı kuvvetli bir yiğit Anadolu evladıydı. Güreş’te sırtını yere getiren olmazdı. Bir defasında cephede geri çekilme esnasında urgan ipiyle bağlı teçhizatı kurtarmak için urganı elleri ile kopartmıştı. Süngüsü kim bilir hangi çarpışmada hangi düşmanın bağrında kalmıştı.
Ömer Çavuş kardeşleri Yusuf ve Ziya’nın nasıl aslanlar gibi savaştığının hikâyesini vatan sağ olsun sözleriyle bitiriyordu. Gözler buğulanmış, sesler titremeye başlamış, ağız kurumuş, boğazda kelimeler yutkunmaz olmuştu.
Gazi Paşa gözlerini kısarak dinledi. Paşa; canını emirleri uğruna vatana vermeye razı olmuş bu yiğit askerin hiç sözünü kesmeden başını onaylayarak dinliyordu. Söz bittiğinde - sende “Koç” gibisin, dedi. Konuşma bittiğinde Ömer Çavuş’un sırtını sıvazladı ve eliyle Ömer Çavuş’un omzuna teşekkür manasında hafifçe iki vurarak gitti.
Dünyayı titreten Gazi Paşa ile göz göze konuşan Ömer Çavuş, o günden sonra Koç Ömer oldu.
Savaş bitmiş köyüne dönmüştü evlenmişti. Erkek bir çocuğu oldu. Adını koyarken ciğerinden bir parça yaşasın istedi, Çanakkale’de bıraktığım iki yiğit kardeşim Yusuf ve Ziya sende yaşasın ve senin adın Yusuf Ziya olsun dedi. Zamanı geldi soyadını ailenin namı ile bilinen ismi olan Kırdulukoğulları olarak aldı. Atatürk sağlığında gazilere iaşe parası verilmesini kararlaştırdı ama Gazi Ömer bankaya gittiğinde senin adına gelen bişey yok diyorlardı. Düşmedi üstüne Ömer Çavuş, para için mi gitmişti cepheye sanki. Bir gün devlet kapısında Kaymakam Bey hal hatır sordu Gazi Ömer Çavuş’a, parayı alıp almadığını, memnun olup olmadığını sual etti.
Ömer Çavuş, almadık dedi, bize gelmemiş, olsun Vatan sağ olsun dedi. Kaymakam olmaz öyle şey deyip, Ömer Çavuşun bağlı olduğu birliğe ve Ankara Dâhiliye Nazırlığına resmi dilekçe ile yazılar yazdı.
Kaymakam Bey 1-2 ay sonra Ömer Çavuş’un kapısını çalmış, bu konu hakkında izahat vermek için ayağına kadar gelmişti. Konu bankadan alamadığı iaşe yardımıydı. Gelen para bankadaydı ama Ömer Koç adına gelmişti. Ama Ömer Çavuş’un soy ismi Kırdulukoğulları’ydı. Kaymakam açıklayayım dedi, isimler dedi bize Ordudan gelir, senin ismin ve sana gelen para Ömer Koç olarak gelmiş, yazı yazdık ismi yanlış gelmiş, esas doğrusu Ömer Kırdulukoğulları dedik, ama cevap olarak Mustafa Kemal Atatürk ismini Ömer Koç olarak girdirmiş, bunu artık biz değiştiremeyiz diye cevap gelmiş. Kaymakam bey nüfusta tüm işlemleri bitirip Ömer Koç olarak her şeyi yenilemiş. İki kardeş farklı soy ismi ile hayatına devam etmiş. Ömer Koç ve cepheye yaşı küçük olduğu için gidemeyen, evde kalan kardeş Ahmet Kırdulukoğulları.
İstiklal madalyalı Ömer Çavuş’a yıllar sonra “Şeref Aylığı” da bağlanmış.
Ömer Koç Sivas’a köyüne döndükten sonra ona herkes Cenderme (Jandarma) derdi, bize de Cendermenin çocukları… Herkesin gözünün içine bile bakmaktan korktuğu bu yiğit adam, İstanbul Zincirlikuyu Gaziler kabristanında yatmaktadır. Bu vesile ile ruhu şad olsun.
Ömer Çavuş’un 1934 yılında doğan oğlu Yusuf Ziya KOÇ benim dedemdir. 2001 de benimde doğduğum büyüdüğüm Bayrampaşa Akasya sokakta vefat etmiştir. Şerefle taşıdığım KOÇ soyismine yakışır belki diye, 1914’ten tam yüzyıl sonra 2014 te dünyaya gelen oğluma Yusuf Ziya adını verdim, Çanakkale de canını bu vatan için vermiş iki yiğit askerin anısına. Ruhları şad olsun.
Yasin KOÇ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.