İstanbul Üniversitesinde Türk Dünyasının Yeni Yılı
İstanbul Üniversitesinde Türk Dünyasının Yeni Yılı
“Türk Dünyasının Yeni Yılı: Nevruz” panelinin açılış konuşmalarını İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Balcı yaptı.
“Türk Dünyasının Yeni Yılı: Nevruz” panelinin açılış konuşmalarını İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Balcı yaptı.
“21 Mart Nevruz Şenlikleri, Asya Türk Boylarında, Selçuklu’da ve Osmanlı Türklerinde Sevilerek Sürdürülmüş Bir Gelenektir” İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen Akademik Sohbetler 15 “Türk Dünyasının Yeni Yılı: Nevruz” programı 22 Mart’ta İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nde gerçekleştirildi. Panel, çevrim içi olarak da yayınlandı.
“Türk Dünyasının Yeni Yılı: Nevruz” panelinin açılış konuşmalarını İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Balcı yaptı. Nevruz’un tüm doğu halkları tarafından bilinen tarihi ve geleneksel bir bayram olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Balcı, “Nevruz, aslında hayvancılıkla, avcılıkla ya da tarımla hayatlarını devam ettiren toplumların baharın karşılamalarının bir yansımasıdır. Gelenekselleşmiş üretim ilişkileri değişse de nesiller boyunca bayram olarak kabul edilip günümüze kadar gelmiştir” dedi.
Türk dünyasında farklı şekillerde nevruz kutlamalarına örnekler olduğunun altını çizen Prof. Dr. Balcı, şöyle devam etti: “Anadolu’da olduğu kadar Balkanlar’da da nevruzun izlerini görmek mümkündür. Yerli halklarda var mıydı yoksa Türkler tarafından göç yoluyla mı getirildi konusu tartışmaya muhtaçtır. Fakat ben Arnavutluk’ta bulunduğum zamanlardan, farklılaşarak gelişen bir gelenek olduğunu biliyorum. Arnavutlarda nevruz, dini bir bayramdır ve özellikle Bektaşiler Hz. Ali’nin doğum günü olarak kutlamaktadır. Azerbaycan ve İran’da da din ile karışmış geleneksel bir bayram olduğunu söyleyebiliriz ama Arnavutluk’ta tamamen dini bir bayramdır ve resmî tatildir.”
“Nevruz, Eski İran Takvimine Göre Yeni Yılın Başladığı Gündür”
Panelde Prof. Dr. Balcı’nın ardından İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak açıklamalarda bulundu. Nevruz’un daha çok Asya toplumlarında, tarım ve hayvancılık ağırlıklı üretim ilişkilerinin hâkim olduğu kadim zamanlardan beri baharı karşılamak amacıyla birtakım kutlama etkinliklerinin yapıldığı gün olduğunu aktaran Prof. Dr. Ak, “Ayrıca Antik dönemlerden itibaren Eski Babil, Sümer gibi halklar tarafından tarımsal faaliyetlerin ortaya çıktığı baharın başlangıcındaki ve hasat mevsimindeki kutlamalarla ilişkili olabileceği tahmin edilmektedir. Eski İran takvimine göre yeni yılın başladığı gündür. Bugüne nevruz denmesi de bahsi geçen takvimle alakalıdır: Nev (yeni) ve rûz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelir. Miladi takvimde 21 Mart’a denk gelen nevruz, büyük oranda Asya toplulukları tarafından birtakım dinî ve millî değerlerle de harmanlanarak Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyada kutlanmaktadır. Nevruz kutlamalarının nerede ve ne zaman başladığı bilinmese de bu kutlamalara dair en erken bilgilere İran kaynaklarında rastlanmaktadır. İran’da Zerdüşt öncesi dönemlerden itibaren hasat kutlamalarını ifade eden Mihrican ile bahar kutlamalarını ifade eden Nevruz’un var olduğu konusunda çeşitli göstergeler mevcuttur. Buna dair delillere Ahamenîler devrine ait (M.Ö. 559-330) kabartmalarda rastlanır. Nevruz, geleneksel İran düşüncesinde efsanevî İran kralı Cemşîd’le veya Zerdüşt’le ilişkilendirilerek hem millî hem dinî karakterde, çeşitli şekillerde, kutlanılan bir bayram olarak dikkat çekmektedir” dedi.
“Nevruz, Balkanlardan Doğu Avrupa Bölgesine Büyük Oranda Türkler Tarafından Taşınmış Kültürel Bir Zenginliktir”
Muhtelif Türk topluluklarının yaşadığı farklı coğrafyalarda da 21 Mart gününün nevruz adıyla bayram olarak kutlandığını söyleyen Prof. Dr. Ak, “Nevruz, Balkanlar ve Doğu Avrupa bölgesine kadar da büyük oranda Türkler tarafından taşınmış kültürel bir zenginliktir. Orta Çağdan itibaren çeşitli Türk boylarınca tabiatın yeniden uyanışı, tarım faaliyetlerinin başlangıcı ve küçükbaş hayvanların otlak ve meralara çıkabileceği günlerin başlangıcı olması vesilesiyle 21 Mart bahar kutlamaları düzenlenir. Aynı tarih bazı Türk boylarınca kullanılan gerek güneşe göre düzenlenen on iki hayvanlı Türk takviminde gerekse Sultan Melikşah’ın Celâlüddevle lakabına atfen kullanılan Celâlî takviminde yılbaşını temsil etmektedir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ak, şu açıklamalarda bulundu: “21 Mart Nevruz şenlikleri gerek Asya Türk boylarında gerekse Selçuklu ve Osmanlı Türklerinde büyük bir coşkuyla kutlanan, sevilerek sürdürülmüş bir gelenektir. Selçuklularda Nevruz gününün resmî bayram olarak kabul edildiği bilinmektedir. Aynı geleneğin devamı olarak bugün de İran’da nevruz resmî bayram olarak kutlanmaktadır. Selçuklularda olduğu gibi Osmanlılar döneminde de nevruz geleneği çeşitli kutlamalarla devam ettirilmiştir. Halk arasında sevilerek sürdürülen nevruz halk şiirinde ve klasik edebiyatta nevrûziyye adı verilen şiirlerde işlenmiştir. Mesela çeşitli şairler tarafından özel bir tür olarak kaleme alınan nevrûziyyeler, hekimbaşılar tarafından saraya takdim edilen Nevruz macunları ve Nevruz bahşişleri nevruzla ilgili bazı özel kavramlardır. Takvimler müneccimbaşı tarafından her yıl nevruzda hazırlanır, padişaha, sadrazama ve diğer devlet ricâline takdim edilirdi. Ayrıca Nevruz, Osmanlı devlet adamlarının ve aydınlarının birbirlerini tebrik ettikleri bir bayramdır. Türk dünyasında da geleneksel bayram havasında her yıl sürdürülen Nevruz etkinlikleri Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla özellikle 1990’lı yıllardan itibaren Türk cumhuriyetlerinde resmî bayram hâlini almıştır.”
“Nevruz Kutlamalarında En Çok Dikkat Çeken Hususlar, Ateş ve Su ile İlgili Unsurlardır”
Nevruz kutlamalarında en çok dikkati çeken hususlar arasında ateş ve su ile ilgili unsurlar yer aldığını belirterek devam eden Prof. Dr. Ak, “Kökleri kadim Asya halk inanışlarında olan birtakım inanışların şeklen devam ettirildiği görülür. Mesela Nevruz günü ve akşamı insanlar meydanlarda yakılan ateş başında toplanarak günahlarından arınmak ve talihlerini düzeltmek için ateş üzerinden atlarlar. Bazı Türk boylarında Ergenekon Destanı’ndaki demir imgesini hatırlatacak şekilde Nevruz günü ateşte demir ısıtılıp dövülür. Nevruz öncesi buğday, mercimek vb. tahıllar ıslatılıp çimlendirilir; elde edilen yeşil filizler ilâve taze yapraklar ve çiçeklerle birlikte evlerde hazırlanan Nevruz masalarında kullanılır. Nevruz masalarına Kur’an, boyalı yumurtalar, ayna, su dolu kâse, çeşitli meyve, tatlı ve baharatlar konulur. Bazı topluluklarda bu bayram için ayrılan büyük ve küçükbaş hayvanlar kurban edilir. Nevruz için özel olarak pişirilen yemeğin topluca yenilmesi, bayram süresince çeşitli yarışmalar düzenlenmesi ve oyunlar oynanması gibi âdetler de yaygındır. Nevruz kutlamalarında 7 sayısıyla ilgili bazı gelenekler göze çarpmaktadır. Günümüzde de Nevruz yemeğinde yedi çeşit tahılın kullanılması bu sayıyla ilgili geleneğin devam ettiğini göstermektedir” ifadelerini kullandı.
“Bütün Amaç İyi Talihin, Bereketin ve Yaşamın Gücünün Kutlanmasıdır”
“Türk Dünyasının Yeni Yılı: Nevruz” panelinde açılış konuşmalarının ardından ilk sözü “Sümerler’den Türklere Kadar Bahar Bayramları” başlıklı konuşmasıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Muharrem Kaya aldı. Açıklamalarında nevruzun eski kültürlerde, medeniyetlerde ve Türklerde nasıl başladığını, temel özelliklerinin neler olduğunu, dayandığı olguları ve törensel yapı olarak günümüze kadar nasıl geldiğini anlatan Prof. Dr. Kaya, “Özellikle vurgulamak istediğim şey bunun bir süreç meselesi olduğu. Çünkü hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz ve kuşaklar boyunca aynı mevsimsel dönüşümlere tabii olmuşuz. Aynı zamanda halk istatistiği değişik mitolojik süreçlerin toparlayarak bir bilgi alanı haline dönüştürmüş, bunu hikayelerle, mitlerle ve törenlerle günümüze kadar ulaştırmış. Bizler, nevruzun çok eski kadim temelleri olduğunu ve Orta Asya coğrafyasında, Balkanlar’da kutlandığını yeni nesile anlatmalıyız. Bir tür arınma, temizlik, bolluk ve bereketin sağlanması amaçlı ayinler karşımıza çıkıyor. Kadınla, toprakla ilişkilendirilen bu bolluk ve bereket kutlamaları günümüze kadar geliyor. Bunun adı ne kadar farklı olsa da bütün amaç iyi talihin, bereketin ve yaşamın gücünün kutlanmasıdır” dedi.
“Baharın Gelişi, Tüm İnsanlığı İlgilendiren Önemli Bir Gündür”
Prof. Dr. Kaya’nın ardından sözü Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aynur Naz Koçak “Anadolu’da Nevruz Kutlamalarının Sembolik ve İşlevsel Yorumu” başlıklı konuşmasıyla aldı. Genel olarak bir bayramdan söz ettiğimizi ve insanlığın var olduğu günden beri kendilerince özel günlerin tespit edildiğini belirten Prof. Dr. Koçak, şunları söyledi: Bu özel günleri anmak için şölenler, kutlama törenleri ve yuğ törenleri gibi etkinlikler yapılmaktadır. Günümüzde de hala bu kutlamalara devam etmekteyiz. Kurban ve Ramazan Bayramları, kandiller gibi bazı törenleri dinler belirlerken, 29 Ekim, 23 Nisan, 10 Kasım gibi milli günlerimiz de var. Fakat tüm insanlığı ilgilendiren çok genel bir gün var ki bu da baharın gelişi. Baharın gelişi, bütün kültürler ve insan toplulukları için önem arz eder. Doğanın yenilenmesi, yeniden doğma, bunlara paralel olarak da kutlamalar ve şenlikler yapılır. En eski kaynaklarda Türklerin bahar yağmurları yağdığında ve şimşekler çaktığında büyük kutlamalar yaptığı, büyük sevinç gösterilerinde bulunduğu kaydedilmektedir.”
“21 Mart, Tarihin Eski Zamanlarından Beri Tüm Millet ve Dinler İçin Oldukça Önemli Bir Tarihtir”
Programda Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu, “Türk Dünyasında Nevruzun Mitolojik Kökenleri ve Yarını” başlıklı konuşmasıyla yer aldı. Prof. Dr. Çobanoğlu, “Tarihin çok eski zamanlarından beri kuzey yarım kürede ekvatorla dönence arasında var olan bütün milletlerin hayatında bütün dinlerin hayatında 21 Mart son derece önemli bir tarihtir. Çünkü kış bitiyor, bahar başlıyor. Kış mevsimi, yeryüzünde hemen her yerde soğuk, karanlık ve kıtlıkla ilişkilendirilen unsurları olan beklenilmeyen ve istenilmeyen bir zamandır. Fakat bahar bunun tam tersidir. Daha da önemlisi 21 Mart, çok eski zamanlardan beri gece ile gündüzün eşitlendiği bir doğa olayıdır. Öyle ki güneşin etrafında dönen gezegenlerin ilk başlangıç şekilleri aldığı zamandır” şeklinde ifadelerde bulundu.
“Türk Dünyasının Yeni Yılı: Nevruz” programı Türkiyat öğrencilerinin konuşmaları, nevruz gösterileri ve Türkiyat Musiki Heyeti’nin gösterisiyle sona erdi.
Kaynak: istanbul.edu.tr
Haber: Nur Ergin, Elif Taşçı
Fotoğraf: Başar Uzun
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü
İstanbul HABERİ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.