İngiltere ve Türkiye Vergi Sistemleri
İki Farklı Yapının Ardındaki Dinamikler
Vergi, devletlerin kamu hizmetlerini finanse etmek ve toplumsal refahı sağlamak adına vatandaşlardan ve şirketlerden aldığı en temel kaynaklardan biridir. Farklı ülkelerin ekonomik yapıları ve toplumsal beklentilerine göre şekillenen vergi sistemleri, ülkelerin ekonomik dinamiklerini belirleyen en önemli faktörler arasında yer alır. Bu yazıda, İngiltere ve Türkiye’nin vergi sistemlerini karşılaştırarak, bu iki farklı sistemin arkasındaki temel felsefeleri inceleyeceğiz.
İngiltere Vergi Sistemi: Adil ve Karmaşık Bir Yapı
İngiltere’nin vergi sistemi, gelişmiş ve köklü bir yapıya sahip olmakla birlikte oldukça karmaşık bir sistemdir. İngiltere, refah devleti ilkelerini benimseyen bir ülke olarak, sosyal güvenlik, sağlık, eğitim ve diğer kamu hizmetlerine ciddi miktarda kaynak ayırır. Bu da vergi gelirlerinin yüksek bir oranının kamu hizmetlerine aktarılması anlamına gelir.
İngiltere'de en dikkat çekici vergi türlerinden biri gelir vergisidir. Gelir vergisi, bireylerin yıllık gelirlerine göre kademeli olarak artan bir oranla uygulanır. En düşük gelir diliminden başlayan vergi oranları, gelir arttıkça yükselir. Bu da daha yüksek kazancı olan bireylerden daha fazla vergi alınmasını sağlar. Bu sistem, İngiltere’nin sosyal adaleti sağlamaya yönelik yaklaşımının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. İngiltere’de aynı zamanda katma değer vergisi (KDV) de önemli bir yere sahiptir. Standart KDV oranı %20 civarındadır, ancak bazı temel ürün ve hizmetler için bu oran düşürülebilir veya sıfırlanabilir.
İngiltere’de şirketlerin ödediği vergiler ise özellikle Brexit sonrası dönemde önemli bir tartışma konusu olmuştur. Kurumlar vergisi oranları, Avrupa Birliği’nden ayrılmanın ardından rekabet gücünü artırmak için belirli oranlarda indirime gidilmiş olsa da hala birçok gelişmiş ülke ile benzer seviyelerdedir. İngiltere, küresel şirketler için cazip bir vergi ortamı sunmaya çalışmakta, ancak aynı zamanda vergi tabanının aşındırılmasını ve kar transferini önlemeye yönelik uluslararası girişimlerde aktif rol almaktadır.
Türkiye Vergi Sistemi: Gelişen Ekonomi, Zorluklarla Yüzleşen Yapı
Türkiye'nin vergi sistemi ise İngiltere’ye kıyasla daha farklı bir yapıya sahiptir. Türkiye, gelişen bir ekonomi olarak gelir kaynaklarını çeşitlendirmeye ve daha geniş bir vergi tabanı oluşturmaya çalışmaktadır. Ancak Türkiye'de vergi gelirlerinin büyük bir kısmı dolaylı vergilerden, özellikle KDV ve ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) gibi tüketim üzerinden alınan vergilerden elde edilmektedir. Bu durum, halkın günlük tüketimlerinde önemli bir vergi yüküyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır.
Gelir vergisi açısından Türkiye’de de kademeli bir vergi sistemi uygulanmakta, ancak vergi oranları İngiltere’ye kıyasla daha sınırlı bir gelir dilimi üzerine yoğunlaşmaktadır. Türkiye’de gelir vergisi oranları düşük gelir gruplarında oldukça düşükken, yüksek gelir gruplarında bu oran ciddi şekilde artabilmektedir. Ancak vergi sisteminin toplumsal adalet açısından eleştirilen bir yönü, kayıt dışı ekonominin yaygın olması ve vergi yükünün tam anlamıyla dengeli dağıtılmamasıdır. Kayıt dışı ekonomi nedeniyle, devletin vergi gelirleri tam potansiyelini gerçekleştirememekte ve bu da ekonomik dengesizlikleri derinleştirmektedir.
Türkiye’de şirketler için uygulanan kurumlar vergisi oranı son yıllarda çeşitli değişikliklere uğramış olsa da İngiltere’ye göre daha yüksek seviyelerde seyretmektedir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu vergi yükü karşısında rekabet gücünü korumakta zorlandığı gözlemlenmektedir. Ayrıca, Türkiye’de vergi tahsilatındaki zorluklar ve vergi kaçakçılığıyla mücadele, vergi sistemi üzerindeki önemli sorunlardan biri olarak öne çıkmaktadır.
Sosyal Devlet ve Adil Vergilendirme Arayışı
İngiltere’nin vergi sistemi, sosyal devletin sürdürülebilirliği üzerine inşa edilmişken, Türkiye’de ise vergi gelirleri daha çok altyapı yatırımları ve ekonomik kalkınma hedefleri doğrultusunda kullanılmaktadır. İngiltere’nin refah devleti modelinde vergi gelirleri, bireylerin temel haklarının korunması ve eşitlikçi bir toplum yaratılması amacıyla yeniden dağıtılırken, Türkiye’de bu gelirler ekonomik büyüme ve kalkınma projelerine öncelik vermektedir.
Türkiye'deki dolaylı vergi ağırlığı, özellikle düşük gelirli gruplar üzerinde bir baskı oluştururken, İngiltere’de daha çok doğrudan vergilerin, yani bireylerin gelirine göre belirlenen vergilerin ağırlıkta olması sosyal adalet açısından daha dengeli bir yapı yaratmaktadır. Ancak İngiltere’deki vergi oranlarının yüksekliği ve karmaşıklığı da zaman zaman eleştirilerin odağı olmuştur.
İki Farklı Yaklaşım, Benzer Zorluklar
İngiltere ve Türkiye vergi sistemleri, hem ülkelerin ekonomik yapılarını hem de toplumsal önceliklerini yansıtan farklı yapılar sunmaktadır. İngiltere, sosyal refahı önceleyen ve gelir eşitsizliğiyle mücadeleyi hedefleyen bir vergi sistemi kurarken, Türkiye daha çok ekonomik büyümeyi teşvik eden bir yapı benimsemiştir. Ancak her iki ülkede de vergi kaçakçılığı, kayıt dışı ekonomi ve vergilendirme adaleti gibi sorunlar, hükümetlerin karşılaştığı ortak zorluklar arasında yer almaktadır.
Bu iki ülkenin vergi sistemlerini incelemek, ekonomik kalkınma ve sosyal adalet arasındaki dengenin nasıl kurulduğunu anlamak açısından önemli ipuçları sunmaktadır. Vergi sistemlerinde yapılacak reformlar, sadece kamu maliyesinin değil, aynı zamanda toplumsal dengenin de korunmasında büyük rol oynayacaktır.